15 Aralık 2009 Salı

Jingle bells, Jingle bells....





Geri sayım başladı. İdilkuşun ilk Noel'ine az kaldı. Bakalım Noel baba neler getirecek minik kuzuya?

13 yıldır Noel hayatımın bir parçası oldu. Aslında hiç garipsemedim ben Noel kutlamalarını, sadece önceden başlayan bir yeni yıl kutlaması gibi geldi hep. İstanbul gibi çok dinli ve modern bir şehirde büyümemin etkisi vardır bunda diyorum. Küçükken babamın rum ortodoks iş ortağı sayesinde paskalyada boyalı yumurtalar gelirdi evimize. Yılbaşında çam ağacı süslerdik, hediyeler verirdik birbirimize. O zamanlar İstanbul şimdiki alışveriş merkezlerine sahip değildi ve yılbaşı süslemeleri çok görülmezdi sokaklarda. Sonra ortaokul, lise çağlarımda yeni yıl kutlama partileri, hediye çekilişleri falan başlamıştı. Neticede Noel Baba ile tanışıklığımız eskilere dayanır. Tek fark beyaz sakallı, koca göbekli tonton dedenin bizim ülkeye tüm hıristiyan diyarlarını bitirdikten sonra 31 aralıkta gelmesi galiba.

Noel Hıristiyanlar için önemli bir bayram, İsa'nın dünyaya gelişini kutluyorlar. İnsanlar bu dönemde daha bir verici, daha bir düşünceli oluyorlar. Evsiz barksızları, öksüzleri, yetimleri hatırlıyorlar. Özellikle 24 aralık gecesi yapılan ayinde insanlarda bir coşku gözlemleniyor sanki herşeyden arınmış, yeniden doğmuş gibi oluyorlar bazıları. İşin bir de bir tüketim boyutu var ki evlere şenlik, hediye, yemek, dekorasyon, süsler, yolculuklar, kar ailecek kayak tatilleri diye ekonomilere gaz veriliyor, istatistikler yüz güldürüyor.

13 yıldır her Noel tatilini Roma'da kayın ve maun aileyle geçirdim. Bu yılda aynı geleneğe devam ama bir fark var, İdil artık aramızda. Geçen yıl anne karnında yerinde durmayan bücür şimdi ortaklıkta gezen, herşeye elleyen, kendince konuşan bir bebiş oldu. Önümüzdeki 3 hafta kendini neler beklediğinden habersiz yürümeye, kendince birseyler yapmaya çalışıyor yavrum.

Öte yandan anne ve baba kendilerini neyin beklediğini bildikleri için biraz daha endişeli yaşıyorlar bu tatil öncesi dönemi. Öncelikle valizlerin hazırlanması in hazırlık gerektiriyor, Listler yapılıyor mutlaka birşey unutucağımızı bile bile. Doktorlar aranıyor sürekli ya domız gribi olursak ne yapalım diye malum 3 hafta içinde 4 uçus, yapılacak: rotamız brüksel, roma, istanbul, roma, brüksel.
İlk uçuş akşam saat sekiz buçukta tam uyku saatimiz, inşallah uyur diyorum. Roma havalimanında valizleri bekleme süremize göre eve varmamız geceyarısı (iyi ihtimal) ya da sonrası. Diğer uçuşlar daha makul saatlerde dolayısoyla endişe sadece virütük boyuta kayıyor. Haftalardır uçakta koltuklarımızı nasıl dezenfekte ederim diye kafa yoruyorum, çok mu abarttım ne? Friends dizisindeki Monica ile hiç benzerliğim yoktur ama İdil'den sonra biraz pimpikli oldum sanki. Tabi bizim meraklı kuzu uçakta herşeye değmek, yerlerde emeklemek, sürünmek isteyecek bakalım nasıl idare edeceğiz.

Diğer bir endişe nedeni ananemizden ayrılacak olmamız. 10 günlük ayrılık sürecinde İdil annemi arayacaktır kesin ama bu onu davranışlarına nasıl yansıyacak? Annem İdil ile benden çok vakit geçiriyor. Beraber oynuyorlar, yemeğini, meyvesini ananesi yediriyor. Ben hafta sonunda yedirmeye calıştığımda annem kadar başarılı olamıyorum, Cool anne ayaklarında amaannn acıkırsa yer nasılsa kasmayalım kendimizi diyorum.

Umarım tatil süresince oturup iki satır yazmaya vaktim olur. Böylece taze taze kayda geçeriz.

2 yorum:

  1. hersey guzel olur meltemcim, sen sıkma canını, harika bir tatil sizi bekliyor =)

    YanıtlaSil
  2. tesekkurler kirazcim insallah diyelim

    YanıtlaSil