10 Ağustos 2010 Salı

Bir nefes bir es

Durup bir nefes almanın, nereye gidiyorum demenin zamanı gelmiş. Bunu bana hissettiren kızım İdil'in doğumu ve hızla büyümesi. Benim için bir nefes, bir es molası eylül sonunda başlıyor. Toplam 13 yıllık çalışma hayatıma (son 8 yıl hiç ara vermeden; cuma akşamı eski işyerimden çıktım pazartesi yeni işime başladım) gerçekten ne yapmak istediğimi bulmak için biraz ara vereceğim. Eğitimini aldığım konuda çalışmak bana haz vermiyor. Herşey o kadar havada, neticeden uzak, laf kalabalığı halindeki bazen keşke mutfakta aşçı yamaklığı yapsam diyorum. Soyulan patatesler, soğanlar neticede iş kendini gösteriyor. (Fransa'da Cordon Bleu aşçılık okuluna baktım çok ama çok pahalı :- ((

Evet, Eylül sonunda sözleşmem bitiyor. Bu işte çalışmak için gözümü karartıp, süresiz ve güvenceli işimi bıraktım. Üç yıllık bir macera oldu ama kendimi hiç ama hiç doğru yerde hissedemedim. Hep bir eğritilik vardı duruşumda, oturuşumda. Buradaki oyunları, hesapları anladım anlamasına da, benim kimyamla uyuşamadı sözkonusu oyunlar. Sonuç olarak 'arriverderci ....' demeye az kaldı.

Niye İdil bu kararımda etkili oldu? Çünkü sevmediğim bir işi yaparken, onunla olan zamanımdan çalıyorum gibi geliyor. Bu da beni mutsuz ve huzursuz ediyor. Kızımın beni sevmediği bir iş için boşuna didinen, mutsuz bir anne olarak görmesini istemiyorum. Kontratım bitmese bu kararı almam kesinlikle daha zor olurdu, kendimi iyice tükettikten sonra bu noktaya gelirdim belki. Sanırım birazda bu nedenle aynı sektörde açılabilecek yeni pozisyonları araştırmadım.

Böyle bir imkanım olduğu için şanslıyım ama ne istediğimi bulamazsam ya diye de üç buçuk atıyorum. Kendimi tanıyorum ve biliyorum ki maymun iştahlıyım. Kafamda pilates öğretmenliğinden çocuk kitabı yazar-çizerliğine, girişimcilikten sosyal sorumluluk alanında etkinliklere, doktoradan sokak çalgıcılığına kadar bin türlü şey geçiyor. Tabi bu saydıklarımın bir çoğu için gerekli donanıma sahip değilim, yatırım yapmak lazım yani. Maymun iştahlı, meraklı ama aynı zamanda tembel ve çabuk sıkılan biri olduğumu söylemiş miydim??. Bütün bunlar bir araya gelince ortaya çıkan tablo pek iç açıcı değil. Orta yaş krizine falan mı giriyorum ben acaba. 20+18 yaş, orta yaş sınıfına girer mi ki?

Neyse şimdi tatile konsantre olmalı. Geri sayım başladı, kuş olup kanatlanmamıza az kaldı.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Güzel bir cumartesi






Meltem Brüksel'den bildiriyor:
Geçtiğimiz cumartesi İdil'in Kaan doğmadan önceki en minik arkadaşı Aylin'in bir yaşını kutladık.
Aylin doğum gününde cool bir şekilde ortalarda takıldı. Kendi ajandası çerçevesinde aktivitilerini sürdürdü.


İdil ve Ela bahçedeki taze domatesleri dalından koparttı. Ela domatesi dişlerken İdil elinden kaptı. Domates güzelliğini kaptırmam edasıyla kameraya gülümsedi.


İlerleyen dakikalarda Ela kameralara gülümserken, İdil de Ela'nın elindeki oyuncağı nasıl alırım diye düşünürken yakalandı.

Aylin'in doğum günü vesilesiyle Kaan bebek de mevsim açılışını yaptı. Brüksel etkinliklerine katıldı ve Londra'ya gitmek üzere hepimize hoşçakalın, biraz daha büyüyünce görüşürüz dedi.



Brüksel'deki bu güzel bir yaz günü, AB'li devlet büyüklerimizden eksik kalmayarak bir aile fotoğrafıyla bitirildi. Tabiki bu aile fotoğrafı asık suratlı ve sıkıcı politikacılarınkinden daha şirin ve samimi oldu. Türkiye'de tatilde olan Derin ve ailesini de gözler ve gönüller aradı.