4 Şubat 2013 Pazartesi

İdil abla oldu

13 Temmuz 2012:

Minik Gaia'mızın aramıza katılış, İdil'in abla oluş tarihi.

Biz bu günü Gaia'nın doğumundan çok, İdil abla olma günü olarak kutladık. Hatta hastane çıkışı eve elimizde Gaia ve İdil'in sevdiği böğürtlenli pastayla döndük. Çünkü İdil'e abla olması partisi yapmaya söz vermiştik.

İkinciler arada kaynıyor diyorlardı hep, doğruymuş. Abla üzülmesin, kıskanmasın, pabucu dama atıldı sanmasın diye kardesin gelmeden zaten onun etrafında dönen dünya şimdi onun uydusu oldu.


Artık hem Idil hem Gaia hem de kendim için yazmak istiyorum. Pratikte bunu nasıl yapmalı? Gaia için ayrı bir blog mu  yoksa ikisine yeni bir tane mi ?? Yoksa kendime bir blog yapıp her seyi oraya mı yazsam? Zor karar. Tek blogu zor idare eden bendeniz, iki üç bloğu aynı anda götürebilir mi?

Bu taslağı kaydedeli aylar (tam olarak 6 ay) geçmiş. Netice olarak blogumun adını değiştirip, tek blog olarak devam etmeye karar verdim. Bundan sonra yazılar hepimiz için: Bizim Brüksel lahanası idilimize, Ankara tavası Gaia da eklenince blog isminden gıda isimlerini çıkarmaya karar verdim. Yoksa restoran menüsüne dönecekti bizim başlık.


15 Ağustos 2012 Çarşamba

Neredeydik nerelere geldik

Bu blog şirketlerin altı aylık aktivite raporlarına dönüştü resmen. En son 29 şubatta yazmışım. Beterin beteri var!! Bir sonraki yazıyı 29  şubat 2016'da yazıp  4 yılda bir performansıyla,  senede bir gün şarkısına rahmet okutabilirim.

Bir sonraki yazı İdil'in doğum günü kutlamalarına ayrılmıstır, diyerek bitirmişim önceki yazımı. İşte İdil'in ana okulunda yaptığımız doğum gününden bir kaç resim:

İdil bu resimler çekildikten bir hafta sonra Toddler sınıfından, Montessori A sınıfına geçerek biraz daha büyüdüğünü kanıtladı.

Sınıf süslerimiz şimdi odamızın duvarında!!
 


Kuzum 3 yaşında





20 Şubat 2012 Istanbul dönüşü otoyolda mola. Burger ve patates kızartması yiyen İdil çok mutlu





 Hazır elim değmişken aynı dönemden bir kaç tane de Kartalkaya resmi ekleyelim. Idil'imin doğum günü öncesinde yaptığımız İdil'in ilk kar tatili.



İdil ve Anneanne

Baba ile kardan adam yaparken (daha cok köpeğe benziyor)
Gözlüklerimle çokk cool'um (yani serin)


Anne ile gıda molası (Gaia'da karnımda)

29 Şubat 2012 Çarşamba

Yeni yılda yeni hayat

İdilcim, hep düzenli yazıcam diyorum ama olmuyor. Disiplin özürlü oldum ben son zamanlarda. Ya da hep öyledim. Evet sana disiplinli olmayı öğretmeye çalışan annen kendi keline merhem süremiyor.

Halbuki neler neler birikti yazacak. Şimdi nereden başlaşam bilemiyorum. Danışmanlık günlerinden kalma alışkanlıkla ''bullet point mi '' yapmalı acaba??

  • Yeni hayat - Ankara 
Ankara'da 5. ayımızı tamamladık, 6. ayı yarıladık. Yeni yıldan bu beyazlara bürünmüş bir Ankara'da yaşıyoruz. Hayatımın en uzun kışı oldu bu kış İdilcim. İki aydır kar, buz, soğuk peşimizi bırakmadı. İşin komik tarafı bir kuzey ülkesinin başkenti olan Brüksel'imizde havalar uzun bir süre buraya göre ılıman geçti.  Hava durumu sunar gibi oldum ama İdil'cim günün birinde bunları okuduğunda vay be Ankara'da ki ilk kışımız Sibirya gibi geçmiş dersin.

  • Yeni hayat - ikinci hamilelik
İdil'cim sana bir kardeş geliyor ama senin daha haberin yok. Temmuz ortasında bir kız kardeşin olacak. Evet yeni hayatın sürprizi bu oldu. Aslında hep acaba yapsak mı diyorduk. Ben yaş kırka merdiven dayadı, artık hamile kalma şansım düşük derken, opps test pozitif. İlkine göre  zor geçen ilk 14 hafta, bulantı, koku hassaslığı, bitkinlikle damgalandı. Şimdi 20. haftayı yarıladık, yolun yarısı tamam gibi. Bugüm doktor kontrolüm vardı ama kardan mahzur kalırım yollarda diye doktorum yarına erteledi. Bir an önce gidip kontrol olmak istiyorum çünkü bu amniyosentez sonrası ilk kontrol olacak. Ultrasonda yeni bebişi görmek istiyorum. Hamilelik sürecinde bugüne kadar olanları başka bir yazıda yazıcam sonrasını da düzenli yazmaya çalışıcam İdil'cim. Sen büyüyüp de şimdi çok özendiğin annelik yoluna girdiğinde okursun şimdi yazdıklarımı. Ben o zamanlar ortalıkta olsam bile hafızam ne alemde olur bilemiyorum. Unutkanlıkla ilgili sinyaller şimdiden yolda.

  • Yeni hayat - İdil ve  yeni anaokulu
Ankara'ya gelir gelmez başladığımız okulumuz, Binbir Çiçek Montessori okulundan çok memnunuz. İlk günlerde gözlemlediğim kaotikliğin aslında yönetilen bir kaos olduğuna karar vermem uzun sürmedi. Evet, İdil'cim Belçika'daki kreşine göre daha az kurumsal bir yer burası ama aile içinde gibisin. Çocuklara saygı ve sevgiyle yaklaşılan bir yerde olduğun için gözüm hiç arkada değil.  Arada sırada evde kalıp, kendi bildiğini okumak için yaptığın anne okulda sıkılıyorum mızmızlıklarını ciddiye almıyorum ona göre. Hem şimdi toddler sınıfından Montessori sınıfına geçtin ve eminim okulundan daha fazla keyif alacaksın. Son aylarda öylesine gelişim gösterdin, öylesine bağımsızlaştın ki, bebeklik resimlerine bakıp bakıp neydin ne oldun diyorum. Hele ''anne kuralları ben yaparım'' dediğinde ki yüzünü aklıma kazımak istiyorum. 
 
  • Yeni hayat - yeni iş
Evet yeniliklerin içinde bir de girişimcilik var. Dış ticaret işine soyunduk kardeşimle. Şirket İstanbul'da ben Ankara'dan, evden çalışıyorum. İlk ithal ettiğimiz ürün bir Belçika çikolatası. Tamamen doğal içeriklerle üretilen ve yenilikçi tatlar sunan Newtree. İthalat ve gümrük işleri zorlu oldu ama sonunda mallar raflara girmek üzere. Bir de internet üzerinden satış yapacağız. Şimdilik bolca yazışma, araştırma ile giden bu yeni işim, hamilelik dönemi ve sonrası için ideal. Sabah İdil'i koşusturmadan okula bırakabilmek, akşam geç olmadan alabilmek gerçek lüks. . Şimdi evden esofmanlarla, en rahat halimle çalışabiliyorum. İlk hamilelikte ofise giderken böyle miydi. Ne giydin, makyaj yaptın mı, oturmaktan yoruldun mu, kaçta işten çıkabildin? Ama sonrasında mutlaka daha sosyal bir iş ortamı oluşturmam lazım.

Bütün bunlar olurken İdil'in üçüncü doğum gününü kutladık. Bir sonraki yazı ayrıntılarıyla kutlamalara ayrılmıştır. Şimdilik sadec bir resim. İyi ki doğdun İdilcim.



7 Aralık 2011 Çarşamba

İdil ve ana haber bülteni

Geçen akşam uyku saatinden önce hazır İdil babasıyla oynarken bende ana haber bültenine bir bakayım diye salona gidip çok ender açılan televizyonumuzun önüne uzandım. NTV ana haber yeni başlamış süper!! Ben kendiminkiyle meşgulken bakalım neler olmuş dünyada diye haberleri izlerken, İdil yanımda bitti. Hatta elindeki muzu yanıma uzanıp, sarmaş dolaş yemeyi istedi ki İdil öyle sarılıp uzanmayı pek sevmez. Sonra başladı sohbet:

I: Anne bu büyüklerin programı mı?
M: Evet, kızım. Bu haber programı.

O arada bir politikacımızın İzmir mitinginden görüntüler yayınlanır. Miting coşkusu  içinde bağıra bağıra konuşan bu politikacıyı görünce İdil:

I: Anne bu niye bağırıyor?
M: Politikacı da ondan İdilcim.
I: Politikacı bağırır mı? Sevmedim ben onu. Güzel konuşsun.

Birazdan çıkan haber spikerinin düzgün ve yumuşak bir sesle konuştuğunu algılayan İdil:
Bak anne bu güzel konuşuyor, bu politikacı değil mi ? diye sorar.

Anne İdil'i onaylar ve televizyonu kapatma saati olduğuna kanaat getirir. İdil'i uyku öncesi daha fazla uyarmadan, uyku ritueline geçilir.




30 Kasım 2011 Çarşamba

Hatırlanası Diyaloglar IV

Anne, kardeş, arkadaş ilişkilerini çözmeye çalışan İdil hanımın son dönemdeki favori sorusu:

İ: Anne seni kim doğradı? (kim doğurdu?)
M: Anneanne doğurdu kızım
İ: Beni kim doğradı?
M: Ben doğurdum canım.
İ: Anneanne senin annen benim arkadaşım mı?
M: Evet
İ: Anneanneyi kim doğradı????

Bu muhabbet böyle sürüp gidiyor.....







31 Ekim 2011 Pazartesi

Hatırlanası Diyaloglar III

Uzun süre ayrı kalıp kavuştuğu IKEA masa ve tabureleriyle oynayan İdil,   iki tabureyi yanyana getirip ortalayarak ikisine birden oturur. Sonra anneye döner ve şöyle der:
Bak anne, benim iki popom var onun için iki tabureye oturuyorum.
Anne evladının mantık zincirine şaşar kalır. Resim çekmeyi bile akıl edemez.

28 Ekim 2011 Cuma

Ankara'nın kırkını çıkardık

15 Eylül'de başlayan Ankara maceramızda kırk günü geride bıraktık. Kırk gün sonra  lohusalıkta olduğu gibi sihirli bir değnek değmedi maalesef. Kendimi hala sudan çıkmış balık gibi hissediyorum. Bunun 15 yıldır yurtdışında yaşamakla da ilgisi yok. İstanbul'da olsam böyle olmazdım eminim. Bu şehre dair ne bir anım ne de bir gönül bağım var. Referans verilen noktaları, yolları gözümde canlandıramıyorum.

Evimizin önünde iki tane okul var. Uzun yıllar sonra  pazartesi sabahı okul töreninde İstiklal Marş'ını duyunca gözümde yaşlarla ben de söyledim.  Ardından andımızı söyledik beraber. İlkokulu bitireli kaç yıl oldu ama hala beynimde kazılı (bazen önceki gün ne yediğimi unutuyorum), beyin yıkanması bu demek herhalde.  

Bugünlerde de dağ başını duman almış takılıyoruz. İlk defa 29 Ekim'i Ankara'da kutlayacağım için heyecanlıyım. İdil'e 29 Ekim bayramını Türkiye'nin doğum günü diye anlattım. Neyseki pastada kaç mum olacak diye sormadı.

Bir aylık bir bekleyiş sonrasında eşyalarımız bir hafta bir gecikmeyle geldi. Evi ilk ay eşyalı kiraladığımız için ev sahibimiz geçen hafta alıp beyaz eşyalar ve perdeler dışında herşeyi götürdü. Bizim eşyalarımız sözde ertesi gün gelecekti. Gerekli belgeler hazır olmayınca biz evde kaldık dımdızlak. İki gecelik otel macerasından sonra yer yatakları temin edip boş evde kalmayı, kağıt tabak bardakla takılmayı tercih ettik. İdil boş evde koştu, hopladı, zıpladı ve çok eğlendi. Şimdi ise kutu kutu yaşıyoruz çünkü gardolabımız bu eve sığmadı. Tavan 4 cm kısa geldi. 

Ben kendimce bu sıkıntıları yaşarken gelen şehit haberleri ve ardından gelen Van depremi şamar gibi indi yüzüme. Nereye baksam ne okusam gözüm doluyor, başlıyorum ağlamaya. Yeter artık anneler evlatlarını kaybetmesinler, binalar iskambil kağıtları gibi yıkılmasın diye bağırasım geliyor.