12 Eylül 2011 Pazartesi

Brüksel lahanasından Ankara'nın nesine?

Blog yazmaktan elimi eteğimi çekeli altı ay olmuş. Bu dönemde okusam bile içimden yorum yazmak bile gelmedi hiç. Nedendir? Öncelikle sanırım tam iyileşti dediğimizde giden bir anne ve arkada kalan üç çocucuğu beni fazlasıyla etkiledi.  Mümkün olsa herşeyden kaçabilsem dedim.  İçime kapanmak istedim. Bir ölçüde başardım.Yazdım yazdım bir yerlere ama çoğunlukla içime.


Sonra Ankara'ya taşınma durumu ortaya çıktı. Bu değişiklik yeni bir hayat yeni bir can gibi geldi. Taşınma öncesi koşturmaca halleri arasında artık bloguma yazmaya geri dönmeliyim hissini, ruhsal bir iyileşme belirtisi olarak algıladım. Ama bu seferde kafamı toplayıp yazamadım. Şimdi taşıma şirketi son 5 yıldır yaşadığımız evimizi toplarken bu satırları yazıyorum.

27 Ocak 1997'de açtığımız Brüksel defterine bir ara vererek (kapatarak diyemiyorum), 15 Eylül 2011'de   Ankara yollarına düşüyoruz.  Önümüzdeki dört yıl evimiz Ankara'da.  Neredeyse 15 yıl olmuş bu gri şehre ayak basalı. 

Bu blogun adı da başkentteki dünyamızı yansıtacak şekilde değişmeli değişmemeli mi diye düşünüyorum.  Şu an evdeki koli kargaşasıyla bütünleşen ruh halimle bir karar vermem zor. Bakalım neye karar verecek bu deli gönlüm. Tek bildiğim bu blogun son yazısının en son yazdığım gibi karamsar bir post olmaması gerektiği. 

Ankara'da ev hazır, İdil'in kreşi hazır. Gerisi gelir zaten.

 İşte bu yazdan kalma bir kare!!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder