20 Temmuz 2010 Salı

Bir buçuğa bir kala

Anne: İdil kaç yaşında?
İdil: bi bi

Baba: İdil ne kadar sempatik? (Quanto simpatico idil?)
İdil: umiyone (un millione_ bir milyon)

Anne: parka gidelim mi idil?
İdil: parka parka dıgıdık dıgıdık…

Anne: idil anne geldi
İdil: tabiyz tabiyz (teletubbies)
Idil: mini mini,(mini mini bir kuş) ; foster foster (dr. Foster tekerleme bkz teletubbies..); tivinki tivinki (twinkle twinkle little star), tonmulen tonmulen (ton moulin-degirmenci şarkısı)

Sevimli papağan İdil'imiz parktaki arkadaşları ve teletubbies sayesinde Fransızca ve İngilizce şakımaya başladı. Umarım kafası çok karışmıyordur. Bi da bi da (bir daha), egeyn (again), ankoya (ancora) bu aralar en çok kullandığı kelimeler. Israrcılık ve mızmızlık da başladı görüldüğü üzere,

Dil gelisimi hızla ilerliyor. Birçok şeyi anlıyor. Artık yanında konuşurken dikkat ediyoruz. Mesela dün akşam banyosunu yaptırırken (banyoda saçımı yıkamadığımız sürece sorun yok) annemle saçını yıkamaktan bahsettigimiz anda kalk kalk diyerekten küvette ayaklandı ve etinden et koparıyormuşuzcasına ağladı. Üstüne giydirmek, saçını kurutmak için emzik verip sakinleştirdik. Emziği sadece uyurken verdiğim için kendimi biraz yenik hissettim ama mücadele gücüm kalmamıştı.

Geçenlerde yine arkadaşlarla parka gitmiştik. İdil hanımın akşam yemeğini orada yedirirken, ''ay ne güzel yiyor'' şeklindeki yorumlara, ''sormayın dün şöyle yaptı, böyle yaptı, kaşığı savurdu attı'', der demez bizimki kaşığı salladı attı yine. Çok dikkatli olmak lazım, şımarma sezonu açıldı galiba. Şimdi böyleyse 'terrible two' döneminde ne yapacağız diyorum, kreş öğretmenlerinin yetenek ve bilgilerine sığınıyorum.

Yemekleri kendimiz yiyoruz, suyumuzu bardaktan kendimiz içiyoruz. Akşam uyuma sütü ve anneanne bağımlısıyız. Bazen uykumuz geldiğinde anneyi elimizin tersiyle itiyor, tiz anane gelsin diye buyuruyoruz. Merak ediyorum bu tavırlar nasıl öğreniliyor diye, bizden görmediği kesin. Genetik mi, sosyal çevre mi çözemedim.

Galiba burnunu temizlerken İdilimi istemeden burnunu karıştıran bir çocuk yaptım. Serum fizyolojik desteği yumuşattığım maddeleri alırken şirinlik olsun diye ''aa bak burun balığı varmıs, yakalayalım'' diyordum. Şimdi idil burnuna parmağını sokup karıştırıp üretim varsa alıp bize veriyor. Takıntı olabilir endişesiyle çok üzerine düşmek istemiyorum. Belki zamanla unutur. İdil de bit delik takıntısı var zaten. hem kendisinin hem de anne veya babanın göbek, burun, kulak ve göz parmağını sokmaktan ve karşısındakinin canın havliyle çıkardığı ay sesinden çok keyif alıyoruz. Neden keyif alıyor bir muamma büyüyünce sorucam.

Diğer bir endişe verici gelişme düştüğünde ya da ayağını bir yere çarpıp acıttığında, oraya, o şeye vurarak tepki vermesi. 11 aylıkken acemi acemi yürürken yaptığı kazalarda ağlamasın, korkmasın diye sandalyeye koltuğa şakayla karışık ''hıı seni yaramaz niye uf yaptın kızıma'' şeklinde hafifçe vurmuştum bir kaç kere. Bizim copycat koypalamış hareketi hemen. Neyse artık yaptığının yanlış olduğunu anlatmaya başladık umarım çabucak unutur bu şekilde tepki vermeyi.

Gece uykularımızsa şöyle böyle. Genelde 3-4-5 arası ev ahalisini bir (bazen iki) yokluyoruz ama biraz su içtikten sonra totomuzu dönüp dalabiliyoruz tekrar uykuya. Bazı geceler ayakta kafamızı duvara vurma eğiliminde oluyoruz. Arada bir gücüm yoksa sabah 5-6 gibi yanıma alıyorum, sabah şekerlemesi durumları. Ama artık eskisi gibi yatak keyfi istemiyor, yataktan hızla inip yatak odasının kapısını kendi açıp (bu arada kendim kendim idil diyerek bana sen açma demek istiyor) salona oyuncak oyuncak diye koşuyor.

Bu hafta iyice dellendi çünkü baba iş seyahatinde bir haftadır sadece skype aracılığıyla konuşuyoruz. Pazar günü baba cep telefonunu otelde unutunca ve anne her cepten arama sonucunda İdil'e cevap vermiyor kızım deyince yavruş annenin telefonuna bakıp bakıp 'cevap cevap' diye sayıkladı. Bu sabahsa 5 buçukta hortladı ama gergin ve sinirli bir şekilde. Belli ki uykusunu alamamış ama dalamıyorda uykuya. Sanırım bizim bauv bauv dişleri teşrif edecekler, sağ üstü kabarmış gördüm ama teftiş etmek ne mümkün açmıyor ağzını. Bu akşam dönüyor baba. bakalım ne tepki verecek minnak.

Yarın Belçika'nın milli bayramı, tatil netekim. Ağustos 15te başlayacak tatile kadar bununla idare edicez. Her ne kadar işler yavaşladıysa, brükselgiller tatil rehavetine daldıysa da, gidenlerin işi kalanlara kalıyor. Ama bugün oturdum ve yazdım, hem iş hem blog, kaytarmaca durumları hafiften. Söylemişmiydim, Eylül sonu işi bırakıyorum diye:-)) Biraz ara iyi gelecek. Sonrası hayırlısı diyelim haminne ruh haliyatıyla.

2 yorum: