25 Nisan 2010 Pazar

Aççi dudu???

Sinirler gergin mi gergin bugün. İdil bizi delirtti. Dişi mi ağrıyor, dönemsel mi bilmiyorum ama bir mızıldama bir mızıldama, hem beni hem babasını şişirdi. Tek sabır küpü anneanne.

Sabah uykusu 15 dakika olunca öğle yemeği için parktan eve dönerken arabasında bayılmak üzereydi. Alıp arabasından yürüttük. Tam yemek öncesi uyusaydı düzen müzen hak getire olacaktık. Neyse yemek sonrasında bir saat uyudu ama uyandık mızmıza devam. Sürekli mızıldanarak bir şey istime hali. Pazardan aldığım çilekleri yıkıyorum çilek istiyor ama ben ısırttırmıycam eline alacak. Minik minik doğradım tabağına koydum azıcık mıncıkladı bıraktı. Sonra mutfak tezgahına çıkmak istedi ben yemek yaparken, görmek yetmiyor ellemesi lazım. Çiğ tavuğa ben nasıl elleteyim seni meraklı kızım. İstediği yapılmayınca ağlama durumları. Baba ve ben yeter İdil ağlamakla eline bir şey geçmez diyoruz ama anneannemiz yüreği daha yufka (ben de canavar anne değilim ama şımarıklık ağlaması çok belli) Aççi dudu da yeni mızmızlama lafımız. Ne demek istediğini anlamak istediğimde emin değilim.

Yeni bir huy edindik banyo yapmak istemiyoruz. Feryat figan ağlıyor bizim su kuşu. Doğduğundan 7-8 aylık olana kadar her akşam sonrasında ise gün aşırı olan bıcı bıcı banyolarımız son bir haftadır kabus oldu. Son bir iki banyoda köpük yapmıştım eğlenir belki diye bu akşam onu kaldırdım bebek ürünü ama belki yakıyordur, ya da korkuyordur diye. Yine ağladı, eliyle duşu itti durdu. Ne yapmalı ne etmeli, araştırıp geçicidir diye dua etmeli.

Ne zamandır yazamadığım için suçlu hissediyordum kendimi. Konferans hazırlığı normal işin üstüne binince onun üstüne de yapılan sıkı rejim yorgunluğuma eklenince yazan anlatan paylaşan anne (aklıma ilk blogcu anne yazmak geldi ama Elif'in isim hakkını ihlal ediyormusum hissine kapıldım) olamadım. Anlatacak ne çok şey birikmişti. Bir ay yazma yazma sonra şikayet yazısıyla başla olacak iş mi. Of ve de pof.

Güzel şeylerde yazalım. İdil 14 aylık oldu. Artık koşuyor, tırmanıyor, yardımla merdiven cıkıyor, her geçen gün karakterini ortaya koyuyor. Artık yemekleri kendi başına yemek istiyor ve sürekli bizim yediklerimize sulanıyor. Bugün babasının tabağındaki tavuk buduna sarktı. Salatadaki zeytinleri istedi. Yemek seansları her gün farklı bir macera.

Konuşma ve anlama hızla ilerliyor. Beynindeki değişimi gözlemleyebilmek isterdim. Baba düşkünlüğünden mi bilmem her şeye bir baba baba deme huyu var. Bana hitap ederken kullanılan kelime haznesi daha geniş: Anne mamma meltem. Anneanne de artık güzelce söyleniyor.

Başka başka ??? Aklıma gelenleri arka arkaya yazayım yoksa unutucam gidecek. Yolda trafik ışıklarına bakıp kırmızı adamı gördüğünda işaret parmağını uzatıp no no no deyişi, alaba alaba diye arabaları sayıklayışı, tramvaya tuu ttuuu tuu diye tempo tutması, biçi biçi (bisiklet) atakları, terasta yeni ektiğimiz çiçekleri kopartmak yerine cici cici diye sevmesi, koklaması, kokmayınca yok demesi, bebeginin ayakalarını benim onunkileri öptüğüm gibi öpmesi......

Sesleri taklit etmede her gecen gün daha iyiye gidiyor. Bu aksam da banyo olcak gibi birşey dedi ben idil banyo olucak şimdi dediğimde. Annem de ben de aynı şekilde anladık diye yazıyorum. Birde sanki iki kelimeli cümle kurmaya başladı . Anneanne aç, anne al diyor.

En geridense dişler geliyor. 14 aylık olduk ama sadece 6 dişimiz var. Alt ortadaki iki diş altı aylıkken çıkmıştı. Son iki ayda da üst orta ve onun yanındakiler patladılar. Ağız kabarık kabarık ama çıkmıyor dişler. Gelsin artık bu dişler. Yavrum neren acıyor deyince eliyle dişini gösteriyor. Bildiği için mi yoksa biz mi öyle şartlıyoruz diye soruyorum kendi kendime.

1 yorum:

  1. benim motivasyonumu ennn cok bozan sey bu istedikleri olmadimi aglama, simarma aglamasi durumlari.
    o kadar tanidik anlattiklarin,
    bozma moralini Meltemcim, hep ayni durumdayiz

    YanıtlaSil