5 Kasım 2010 Cuma

İdil’in kreş macerası 1

30 Eylül-29 Ekim 2010

30 Eylül’de alıştırma seanslarıyla başlayan kreş maceramız devam ediyor. Şimdilik yarım gün,12’ye kadar takılıyoruz, Kreşte uyku henüz plan düzeyinde, yemek az buçuk, tadımlık denebilir.

İdil başladığında sınıfta sadece 3 erkek çocuk vardı. Tomas (19a), Matteo (15a) ve Zam (17a). Hepsi İdil’den küçük ve henüz konuşmuyorlar. Daha önce başka kreşteymişler. Şimdi Nina ve Bayiga adında iki bücür daha alıştırma seanslarıyla başladılar. Bu kreşin iyi tarafı çocuklar teker teker alınıyor alıştırılıyor. İki öğretmen var başlarında. Tüm çoçuklar başladığında 10 kişi olacaklar.


İdil için en büyük zorluk kreşte Fransızca konuşulması ve diğer çocukların konuşmaması oldu diye düşünüyorum. Öğretmenleri de aynı fikirde. Bir öğretmen İtalyan asıllı olduğu için İdil’i anlıyor ama onunla Fransızca konuşuyor.

Kreşe başladı başlayalı bir anne gitme baba gitme halleri gözlemleniyor İdil’de. Kucak kucak diye ağlıyor ki önceden hiç istemezdi. Sürekli ona anne ve babanın gideceğini ama mutlaka döneceğini anlatıyoruz. Döndüğümüzde bak anne geldi, geleceğim demişti geldi diye altını çiziyoruz. Şimdilik olumlu işaretler var. Kucak konusunda bebeklerin sürekli kucakta gezdiğini çünkü yürüyemediklerini söylüyoruz. O da büyüyüp abla olacağını ve kocaman bisiklete bineceğini söyleyerek bu kucak takıntısını yenmeye çalışıyor. Parmak kadar çocuk duygusal olarak yoruluyor tabi. Tabi ki şımartma pahasına da olsa kreşe gitmediği zaman mutlaka yanında olmaya çalışıyoruz. Baba işten çıkıp koştur koştur eve dönüyor anne dışarda işi varsa ışık hızıyla halletmeye çalışıyor.

İlk günlerde bırakıp çıktığımda kreş yakınındaki bir kafede oturup stresli bir şekilde çağrılmayı bekliyordum. Bir keresinde kucağımdan inmediği için bırakıp gidemedim bile. Genelde arkamdan beş dakika ağlayıp oyuna dalmış arada bir kapı açılıp biri geldiğiğnde anne geldi baba geldi diye kapıya gidip ağlamış. Öğretmenleri bir bir buçuk saat sonra arayıp gelin alın diyorlardı. Ben kapıdan girince gidelim diye ağlıyarak kucağıma gelmek istiyordu. Kreş babasının ve benim eski işyerimin yanında olduğu için sabah babasıyla gidiyor, öğlen babasıyla dönüyor. Babanın toplantısı varsa ben gidip alıyorum. Ağlamaya devam ama süresi azalıyor ve oyunlardan zevk almaya başlıyor şeklinde feedback aldık. Kreş sonrası evde arada sırada oradaki arkadaşlarıyla ilgili bir şeyler söylüyor.

Bugün (29 Ekim) almaya gittiğimde önce beni görünce ağlar gibi yaptı kucak kucak dedi. Sonra bana ordaki oyunlarını kitaplarını gösterdi. Masaya oturup şekilleri kutuya attı. Yemekte kendisi gidip yemek istemis. Olumlu gelişmeler aman nazar değmesin:-)

İlk günlerde gündermesem mi acaba? Evde daha mı iyi olur diye düşündüysem de şimdi ağlasa bile kreşin uzun vadede İdil için iyi olacağına inanıyorum. Toplu hayata uyum, aile dışındaki insanlarla iletişim ve bağımsızlaşmak açısından kreş ev ortamında daha faydalı gibi geliyor.

Yarın bir haftalık bir tatile gidiyoruz. Dönüşte kreş sil baştan olabilir, bekleyip göreceğiz ikinci bölümde ne olacak diye.

1 yorum:

  1. bence iyi olacak Meltemcim moralini bozma.

    iyi tatiller :)

    YanıtlaSil