22 Aralık 2010 Çarşamba

Saçı yok, ağlıyor

edvard munch - the scream  1893
The Scream (or The Cry)
1893; 150 Kb; Casein/waxed crayon and tempera on paper (cardboard), 91 x 73.5 cm (35 7/8 x 29"); Nasjonalgalleriet (National Gallery), Oslo

oddsock's photostream



İdil'in babasının ofisinde Edvard Munch'un yukarıdaki resminin bir posteri var. İdil doğmadan önce, eski evimizin duvarını süsleyen bu resmi karı koca pek severiz.

Geçenlerde babasının ofisine giden İdil, bu resme bakıp 'ağlıyor abi, abinin saçı yok ' diye yorumda bulundu. Takiben, 'annenin saçı var, siiii. babanın da saçı var, babanın saçı kısa, corto corto' diye devam etti. Anne ve baba çocuk algısı karşında şaşkınlıkla birbirlerine bakakaldılar.

10 Aralık 2010 Cuma

Bir kitap İdil'e bir kitap anneye

İdil kuzumun kitaplara ilgisi ve dolayısıyla kitaplığı büyümeye devam ediyor. Hatta kendi okuyuyormuş gibi yapıp mırıl mırıl mırıldanıyor ne olduğunu anlamadığım bir dilde. Kitaplığımız şimdiden üç dilde aynı masalları bir Türkçe bir İtalyanca dinliyor. Anne ve babanın farklı yorumlarıyla. Hatta arada İdil anlatsın dediğimize o anlatıyor biz dinliyoruz.

Aslında aklımda kendi okuduğum bir kitabı yazmak vardı ama sonra kızımın dediği gibi bir anneye bir idile yapmak geldi.

İdil son favorisi karlı günlerimizin anlam ve önemiyle uyumlu olarak
Pimpa e Il Pupazzo Max

Pimpa ve kardan adam Max'ın hikayesi. Pimpa iyi kalpli köpek, Armando onun sahibi. Beraber dağa tatile gidiyorlar. İdil bu kitapta Armando'nun kukuletasına, kardan adam Max'ı havuç burnuyla oldukça ilgili. Ama en çok tatile gitmek kısmına takıldı. Kızımın tatili geldi:.-))

Annenin bitirdiği son kitapsa alzheimer hastalığıyla ilgili bir roman: Still Alice (Lisa Genova)

50 yaşında alzheimer olan bir kadının yaşadıklarını anlatıyor. Romanın kahramanı Harvardlı bir psikoloji profesörü, 3 tane yetişkin çocuğu var. Çok genç yaşta karşılaştığı bu hastalık onu kısa bir sürede işini yapamaz, insanlarla konuşamaz hatta çocuklarını ve eşini tanıyamaz hale getiriyor. En yakınlarını bile tanımayacak hale getiren bu beyin deformasyonu nasıl bir şeydir? Genetik mirasla ilgili olduğu anlaşılan bu hastalık anne ya da babada varsa çocukta olma ihtimalı yüzde elliymiş.

Daha önce yazar Iris Murdoch'un hayatını anlatan ve başrolünü Judi Dench'in oynadığı Iris filminde bu hastalıkla ilgili ilk şokumu yaşamıştım. Kitap üstüne tuz biber oldu. Niye bilmiyorum ama bu aralardan damardan takılıyorum.


9 Aralık 2010 Perşembe

Kısa kısa haberler

21 aylık oldu İdil'im. Bir yaş sonrası gelişim o kadar hızlandı ki ben hızına yetişemedim. Bu nedenle uzun zamandır aylık gelişimleri kaydetmeyi bıraktım. En son 17 aylık olduğunda yazmışım.
Aklıma geldiği gibi, kronolojik takılmadan yazayım belki sonra düzenlerim.

  • Geçtiğimiz hafta sonu (4 Aralık 2010) bir arkadaşımızın evinde, kendi kendine ve hiç tutunmadan basamak inip çıktı ve çok mutlu oldu. Bana uzun zamandır yapabilirmiş gibi geliyordu ama cesaretlendirmek istemedim bekledim kendi yapsın diye.
  • Artık ciddi ciddi konuşuyoruz. Türkçe, italyanca cümleler kuruluyor. Ama İtalyanca cümle yapısı Türkçe gibi özne nesne yüklem şeklinde. Bir de iki dilden kelimelerle cümle yapıyor:
lettone'ye (büyük yatak) gidelim
İdil'in passegino'su (puseti)

  • Sabahları yatağa yanımıza alınca:
Baba İdil'e süt getirsin. Anne getirmesin baba getirsin.


  • İtalyanca kuraldışı fiileri geçmiş zamanda kullanırken kurallı fiiller gibi çekim yapıyor. Kendince kurallı fiil çekimini çözmüş minnak.
scendere (inmek) ---> scenduto (idilcesi), sceso (doğrusu)
mettere (koymak)---> mettuto (idilcesi), messo (doğrusu)
  • Kreşle birlikte fransızca da başladı. Öğretmelerine göre artık onları anlıyor ve ufak tefek konuşuyor. Ben ona fransızca kelimeler söylediğimde çok mutlu oluyor. Geçenlerde yemekten sonra ağzını silmek istediğimde mızlandı. Kreşte hiç böyle tepki koyulmuyor. Ben de gel İdil ağzını silelim diye fransızca söyleyince paşa paşa sildirdi. Nasıl bir şeydir bu anlamadım.
  • İdil'in öğrendiği ilk fransızca şarkı:
Bonjour tout va bien
J’ai mes dix doigts, mes deux mains
Deux yeux encore fatigués
Comme tous les matins
  • Dün benim bir hırkamı giymis ortalıkta İdil toplantıya gidiyor diye geziyordu. Geçen hafta babasının ofisine gitmiştik babası toplantıdayken bekledik şimdi toplantı kelimesi dilimizden düşmüyor.
  • Bu yıl ilk defa St. Nicolas'a ile tanıştık.(Noel babanın nordik versiyonu, 6 aralıkta geliyor) Yanında değildim kreşe gelmiş, biskuvi ve çikolata vermiş hediye, şarkılar söylemişler. Eve gelince İdil St. Nicolas'a nasıldı, beyaz sakalı varmıydı? Giysileri ne renkti? Kırmızı mıydı? falan dediğimde benim de St. Nicolas'yı tanıdığımı anlayıp mutlu ve muzur bir şekilde güldü. (Henüz çikolata yemeyen (yedirilmeyen) İdil'cim kendisine hediye gelen çikolata paketini alıp annenin babanın diyerek bize verdi).
  • Bu hafta sonu İdil kreşten ilk sıkı virusunu alıp hastalandı.Cumartesi ve pazar bol gezmeli geçti. Pazar akşamı eve geldik, yemek istedi. En sevdiği makarnaya bile burun kıvırdı. Sonra banyodan çıkınca çıkardıç Bir baktık ateş 39.5. Kendi kusmasından korktu ve iğrendi. Ne olduğunu anlamadığı için ağladı durdu.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Anne direksiyon başına

Bugün direksiyon dersi almaya başladım. Senelerdir Brüksel toplu taşımacılığının ve benim tabanvayın nimetlerinden yararlandıktan sonra çocuklu hayat araba gerektirdiği için 1996'da alınmış ehliyetimi tedavüle soktum.

Ben ehliyet kursuna gittiğim zaman arabalar karbüratörlüydü, direksiyonu çevirirken ter içinde kalırdım. Airbag falan hak getire. (İhtiyar edebiyatı gibi oldu netekim ama öyle o yolda ilerliyoruz.) Şimdi her şey daha pratik, daha modern, daha güvenli.

Bunca yıldır kısa bir süre otomatik bir araba kullanma dışında pek bir deneyimim olmadı. Brüksel'de trafiği İstanbul gibi stresli olmasa bile araba kullanmak beni strese sokuyor. Bu nedenle bugüne kadar kafama pek takmadım araba kullanmaya. Ama İdil ile toplu taşımacılık karda kışta zor (bugün -7 derece) deyip elimi taşın altına koydum. 2 saat sonunda sağsağlim başlangıç noktamıza vardık. Anladım ki benim için sorun psikolojik blokaj. Kendime güvendiğim ve soğukkanlı davrandığımda işler yolunda. Pazartesi günkü ikinci derse kadar kendim kendime psikolojik doping yapacağım.