27 Ekim 2010 Çarşamba

Tatilden notlar

Eylülde yazılmış bir yazı ancak şimdi post edebildim. Birazcık tarih oldu diyebiliriz özellikle Brüksel'in kar kış hallerinde:-(

18 gün oldu Brüksel’imizi terk eyleyeli. Bayrama kadar yazlıkçılığa devam. Bu süreçte olan biteni özetleyelim, kayda geçelim.

Brüksel.İstanbul-Bodrum yolculuğu

Sabah evden çıkıs 09:00 akşam yazlığa varış 24:00
3 saatlik Brüksel İstanbul uçuşu beklenenden iyi geçti. Teletubbies dvd si, kitaplarımız sagolsun. 1 saat 20 dk uyku geri kalan sürede kitap dvd derken vardık. İniş ve kalkışlarda kısıtlanmaktan hoşlanmasa da oyalamayı başardık.

İstanbul -Bodrum uçuşunu öne alamadığım için 5 saat İstanbul’da ya sabır seklinde beklemedik. Bekleyişten akılda kalanlar: İdilin havalimanı lounge’ında duracell tavsanı gibi tozutması, uyumamak için elinden gelen herşeyi yapması (sadece ve sade ucak havalandıktan 5 dk sonra uykuya dalması -21:45), benim sıkıntıdan stresten sürekli büfeye gidip tıkınmam (neyseki hepsini idilin pesinde kosarak yaktım)
Kaybolan valiz nedeniyle Bodrum havalimanında 45 dk bekleme durumları.
Uçuşta uyuyan İdil hanımın uyanması.
Gece yarısı 30 derece bir Bodrum tarafından karşılanmamız, uyku sersemı idilin bunalıp yolda tekrar uykuya dalana kadar mızlaması.

Yeni bir yere uyum

İdil’in 6 aylıkken de burada olduğunun tek kanıtı odamızda kurulu park bebek yatağı. Bu yıl artık kendi odasında uyuyor ve sözkonusu park yatağı gösterip İdil piccola piccola (küçük küçük) diyor.

İlk günlerde ev kalabalık olduğundan (dayı, dede, enişte, teyze) bana ve babasına yapışık yaşadı. Dayı ile buzları hemen eritti ama diğer aile efradına pek yanaşmadı. Daha sonrasında ise havuz, bahçe, çiçekler, merdiven, musluk, hortum, kova, kürek, kum, güneş karınca, arı, taşlar, çakıllar (bu liste uzar gider) derken apartman çocuğu açık havaya uyumda sorun yaşamadı.

Deniz-havuz maceraları

Suyla aramız iyi ama simit gibi özgürlüğümüzü kısıtlayıcı şeylere tahammülüz yok. Kolluklarda aynı şekilde. Simitte iki dakika yüzdükten sonra kalk kalk diye itiraz başlıyor. Kumsalda bodoslama suya doğru koşuyoruz. Bir keresinde anne ve babasının dizi dibinde yüzüstü kapakladı suya. Neyseki korkmadan kaptık kaldırdık, ne olduğunu pek anlayamadı. Tuzlu suyu içmeyi seviyoruz. Küçük hanım sığ sularda anne ve baba tarafında pervane gibi döndürülmeye bayılıyor. Tabi annenin yorgunluk ve klima bileşimiyle haşat olan sırtını pek dikkate almıyor İdil kuş.

24 Ekim 2010 Pazar

Kendimden sikayetciyim!!!

Duygusal olarak çok garip bir yerlerdeyim bu aralar. İşimden ayrılalı 3 hafta oluyor. Aynı zamanda İdil yarım gün kreşe başladı. Bir harala güreledir gidiyor. Sabahları evde tedirgin bir şekilde İdil’i almayı bekliyorum. Ağlıyor mu mutsuz mu diye. Hiçbir şeye odaklanamıyorum, hiçbir işi kotaramıyorum. Zaman, yararlı bir şey yapamamış olmanın huzursuzluğuyla bir solukta geçip gidiyor.

İdil de zor bir dönem geçiriyor. Kreşe başladı başlayalı anne baba anne baba şeklinde mızlanıp duruyor, sürekli kucak istiyor, bizi tuvalete bile göndermiyor. İnanılmaz boğucu bir durum. Kapıdan kaçarak çıkmak istemediğimiz için her seferinde evden arkamızda bir gözyaşı seli bırakarak ayrılıyoruz. (neyse ki biz çıktıktan hemen sonra sakinleşiyormuş)

İş konusunda aklımda bir çok alternatif, başarı (nedir??) yolları açık gibi geliyor ama aynı zamanda kapalı. Tek başıma yeni işe girişmekten de, sadece ev kadını olmaktan ve saç süpürge olayına girmekten korkuyorum. Üretmek topluma katkıda bulunmak istiyorum. Maddi gelirin yanı sıra yaptığım işten manevi tatmin almak istiyorum. Kolay çözüm yeni bir iş bulup tekrar boğulana kadar çalışmak. Zor kısmı gerçekten ne yapmak istediğimi bulup o hedefe kenetlenmek. Ama o kadar çok parçaya bölünmüşüm ki, kendimi dinlemeye bile konsantre olamıyorum. Bir sürü ses aynı anda kafamda vızıldıyor. Eskiden daha kolay karar verir daha çabuk uygulardım. Şimdi birçok seyi gözüm yemiyor, neden?? Daha mı tembel oldum, daha mı yaşlı daha mı korkak yoksa daha mı ne bilemiyorum.

Bu aralar yine alıp başımı gitme duygusu bastırdı. Hayalimde bir vespa üzerinde ben, dünya kepçe ben kazan durumları. Sorunlardan, sorumluluklardan, kararlardan kaçmak için daha ideal bir çözüm olabilir mi? Annelik bana zor mu geliyor acaba? Hep kendimi ertelemekten mi yoruldum?

Netice olarak kendimi kendime şikayet ediyorum. Bir daha ki yazımda kendimi yeni bir boyutta bulmayı diliyorum.




14 Ekim 2010 Perşembe

Yeni hayat

Meltem işten ayrıldı, İdil kreşe başladı. Koca bir yaz geçti, yazılacak şeyler birikti. Bense süper geride kaldım. Yetişemiyorum neden anlamıyorum da. İş insanı daha düzenli ve etkin yapıyor galiba.

Ekim ayı zor başladı. İşten ayrıldım hasta oldum ama yatıp dinlenme lüksüm olamadı çünkü İdil'in kreşe uyum süreci başladı. Her sabah git iki saat sonra al eve gel. Evde oyna kudur arada gelen krizleri savur . Bir de öksür tıksır işte böyle bir şeyler.

İdil ışık hızıyla büyüyor. Yanında konuşurken dikkat etmek gerekiyor her şeyi anlıyor. Artık sohbet edecek kıvama geliyor.

Şimdi yine çıkmam lazım ama önce

Yazılacaklar listesi:

uçak yolculuğu
yaz tatili
İdil, Elif, Neva ve Limon arkadaşlığı
İdil'in ilk bayramı
Kreşe başlama sürecinde yaşananlar
annenin çalışma planları
Babaanne dede ziyareti, kuzenlerle kudurma, köpeğimiz camilla
Kitaplarımız, oyunlarımız