20 Ocak 2010 Çarşamba

''Neden bu kadar çabuk sıkılan bir annesin anlamıyorum''

Annem beni yargıladı. Başlıktaki cümle dün akşam iş dönüşü beni hedef aldı. Gözlerim doldu ama çaktırmadan anneme elimden geleni yapıyorum diye cevap verdim. Evet elimden geleni yapıyorum. Kızımla beraber olmak beni çok mutlu ediyor, onunla oynamak, beraber gülmek, keşiler yapmak, oynarken onu izlemek çok keyifli ama hayatımı buna indirgeyemiyorum. Kendime de zaman ayırabilmek istiyorum. Saç süpürge anne kavramını reddediyorum cünkü büyüyünce kızıma ben senin yüzünden nelerden vazgeçtim diyen annelerden olmak istemiyorum.

Çalışan bir anne olarak önceliğim işten çıkıp bir an önce eve gidip kızımla oynamak, onu emzirmek, uyutmak. Ve bunu canı gönülden yapıyorum. Çok yorucu bir günün sonunda bile eve dönünce herşeyi unutuyorum, pillerim şarj oluyor idille oynarken. Ama bu mutluluk kendim için yapmak istediklerimi ortadan kaldırmıyor. Düzenli olarak spora gidebilmek, rahat rahat uzanıp bir kitap okuyabilmek (akşamları iki sayfa okuduktan sonra kitap elimde sızıyorum), masaja, cilt bakımına gitmek, bir iki gün tek başıma kalabilmek aklıma ilk gelenler. Bunları şimdilik erteliyorum ama bir gün suçluluk duymadan yapabilmek istiyorum. Belçikalı bir arkadaşımın eşi bebeği dört aylıkken 4 günlüğüne arkadaşlarıyla tatile çıktı. Bebiş babası ve biberonlarla kaldı (yanlış anlaşılmasın yargılamıyorum) Bana sen ne zaman doğum sonrası dinlenme tatiline çıkacaksın dediğinde ben daha emziriyorum, emzirme bitince demiştim. Emzirme daha bitmedi. Ertelemeye devam.

Kimin ne düşüneceğine güdümlü yetişmiş neslin çoçukları olunca yargılama güdüsü ve yargılanma korkusu illaki var oluyor bir dozda içimizde. Halbuki bizi ne mutlu edecek (aile olarak- mutlu anne= mutlu bebek= mutlu eş) ona bakmalı tabiki başkalarına zarar vermeden. Az bir dozda bencillilk olursa sağlıklı olabilir sanki. Ne bileyim.

Sonuçta ben iyi bir annemiyim kararını İdil verecek, onun dışında kim ne derse desin diye düşünmeliyim. Ama beni yargılayan annem olunca, üzülüyorum. Ben hiç bir zaman onun kadar verici bir anne olamam bunu biliyorum ama hepimiz aynı olmak zorunda değiliz ki.

11. ay

Doğum günü için geri sayım başladı. Geçen yıl bu zamanlarda iş yerindeki masamda otururken rahat bir pozisyon bulmak tonton ailesi gibi vücudumu eğip bükebilmeyi çok istemiştim. İşyerindeki saatler nasıl uzun gelirdi. Akşam eve gelip uzanınca yattığım yerden kalkma akrobasileri, gece sol tarafta uyumaktan kaynaklanan ağrılar. Bilinmeyen doğum ve korkular. Şimdi hepsi ne kadar uzak, hamileliği, doğumu özlemle düşünür buluyorum kendimi kimi zaman (çocuk sahibi arkadaşlar söylerdi ve ben nasıl yani olurdum, yaşa ve öğren). Sonra kendimi dürtüp yorgunlukları, zorlukları hatırlatıyorum, yaş oldu 37, ne zaman, hangi enerjiyle yapıcan ikinci diye.

Evet İdilkuş bir yaşına yaklaştı. Zaman su gibi akıp geçti (arada geçmediği zamanlar oldu ama bu da geçecek diye onları da atlattık neyseki) Evet bire bir kala İdilcim nerelerde?

Yürüme konusunda baya bir güven kazandık ama babamız etrafta olunca parmağını tutuyoruz onu istediğimiz yerine götürebilmek için. Kıpır kıpırız bir dakika durmuyoruz. Herşeyi incelemek, dokunmak istiyoruz. Evimizin misafir banyosundan sonra ebeveyn banyosu da idilin favori oyun alanları haline geldi. Özellikle susuz küvetin içinde otel şampuan, sabunlarını (itiraf otellerden özenle sabun şampuan yürütülür) al ver oynuyoruz. Küvet tıkaçını elimizden bırakmıyoruz. Tuvalet fırçası hayır kategorisine giriyor, elimizi uzatıp anne ve babanın yüzüne bakarak kafamızı iki yana sallıyoruz ve gülüyoruz. Belki fikir değiştirmişlerdir ne me lazım bir deneyelim yaklaşımı :-) 'Yeşil fare nerede?, kakasını yapmış mı?' diye sorduğumuzda (hem türkçe hem de italyanca), aynı sekilde ha ha ha diye cevap veriyoruz. Bazen bazı kelimeleri tekrar ediyoruz. Bu günlerde yüzümüzdeki organların isimlerini öğreniyoruz kulak, burun, dil, göz (minik kuşum herşey için iki farklı isim duyuyor, bir gğn yetti gari teker teker gelin derse şaşırmam). Kitaplarımızı ve onların kahramanlarını biliyoruz. Noel baba nerede diyince Noel baba kitabını kapıp getiriyoruz. Halkalarımızı takıp kule yapıyoruz. Unuttuğum vardır mutlaka ama ben bebişlerin öğrenme hızına yetişemiyorum.


11. ay kontrolumuz vardı ayın 18indeç Herşey yolunda, büyümeye devam ediyoruz. Artık günlük inek sütü içebiliriz.

Şimdi doğum günü planlama zamanı. Vizede bir aksilik çıkmazsa dayımız ve büyük teyzemiz gelecek 20 subata. Yuppiiii. Çifte doğum günü partisi yapacağız. Biri İdil'i ve annesini tüm hamilelik ve sonrasında yalnız bırakmayan otuz yaş ve üstü arkadaşlarımızla diğeriyse İdil'in bebiş arkadaşları ve onların aileleriyle. Vur patlasın çal oynasın.




9 Ocak 2010 Cumartesi

Tatilden bir iki resim

Uçak gülü İdil uykulu gözlerle












Piazza Navona'da La Befana Bayramı kutlamasında












İdil ve Camilla

Home home sweet home

Nasıl anlatsam, nerden başlasam....? O kadar çok şey varki yazacak.

Son üç haftada Roma-İstanbul-Roma maratonu koştuk, yola çıkarken ve dönüşte Brüksel'in kara kışına takıldık, Roma'da iki hafta internetsiz, televizyonsuz dünyadan koptuk, İdil kuşla full time beraber olduk, oyunlara doyduk ve nihayet evimize döndük. Gezmek tozmak güzel ama insanın evi gibisi yok.

Gidiş maceramız korktuğumuz gibi olmadı. Bir saat rötarla kalktı uçağımız akşam ona yirmi kala. Roma'ya varış, bavulları al, taksiye bin derken kayınevine vardığımızda saat gecenin biri olmuştu. İdilcim sağolsun uçak kalkar kalkmaz uyudu, sanşımız yaver gitti uçak boştu , araba koltuğunu yanımıza koyduk, bebiş orada uyudu. o da rahat etti biz de:-) Eve vardığımızda da yatağına yatırdım uykusuna devam etti. Sabaha karşı dört gibi uyanıp, ağladığında yatağımıza alıp, yanımızda uyuttum.

İdil Roma'da baba tarafıyla haşır neşir oldu, bol bol italyanca duydu, hepsi bir ağızdan cır cır cır konuşurken bazen yoruldu kesin sesinizi diyemediği için acık mızmızlandı, kayın köpek Camilla ile tanıştı ve onun peşinde koşarak yürümeye başladı, onu sevmeye çalışırken bol bol patakladı. Allahtan Camilla diğer dört torunu büyüttüğü için tecrübesini konuşturup İdil'in ataklarını savuşturmayı başardı. 15 yaşında ki sevgili Camilla artık havlamayı da bıraktığı için İdil'i korkutacak hiç birşey yapmadı.

Yılbaşı (Noel) ağacının süslerini koparma, ışıklı topları ağzına sokma, ağacı devirmeye çalışmak gibi yeni beceriler kazandı İdil hanım bu tatilde. Artık istediği şeyler olmadığında sıkı tepki veriyor, ne istediğini daha iyi biliyor, elde etmek için çabalıyor, özellikle ulaşmasın diye yükseğe koyduğumuz şeylere ulaşmak için parmak uçlarında yüksele yüksele balerin olacak kızım.

İdilcik artık farklı yerleri, kişileri, sesleri tanıyor ve tanıdığını da belli ediyor. Güzel bir örnek yılbaşı için İstanbul'a gittiğimizde anneannesini tekrar gördüğünde attığı sevinç çığlığıydı. Sonra Roma'ya geri döndüğümüzde Camilla'yı bıraktığı yerden kovalamaya devam etti. Büyüyoruz galiba.

İdil gezmeyi seven bir bebek, dışarda gezerken, insanlar arasında pek mutlu, gülücükler dağıtıyor sağa sola, yeterki hareket halinde olalım. Herhalde bu nedenle 10 ay 3 haftalık kızım bugün onunca kez uçağa bindi. Ben onuncu kez uçağa bindiğimde 20li yaşlardaydım. Gezgin mi olacağız nedir?

Yazacak o kadar konu birikti ama ben yorgunluktan unuttum çoğunu. Roma'da internet bağlantısı olmaması beni duman etti. İtalyanların bu konuda geri kalmışlığını yazıcam bol bol içimi dökmek için. Yeni yıl ve yeni beklentiler, yeni düşünceler, yeni kitaplar, filmler, eski anılar, geçen yıl bu dönem, yaklaşan doğum günü.

Yorgunum çünkü bu tatil tatil olmadı benim için. İdil benim kayınlarla durmadığı için günün her dakikasında onunla ilgilendik anne ve baba olarak. durumu tasvir etmek. Yoruldum ama keyif aldım kızımla beraber olmaktan:-))) Bugün ise yolculuk günüydü. O nedenle katmerli yorgunluk var. Sağolsun kar, sayesinde bir saat ucak içinde kalkmayı bekledik. Sonra inişe yarım saat kala havada, sonsuz bir beyazlığın içinde bir kırk dakika daha döndürdüler. Böylece bir saat kırk dakikalık uçuş oldu mu üç buçuk saat.

Diğer bebişler ve annelerinden uzak kaldık bu dönem. İlk fırsatta bloglar okunacak.

Pazartesi işe dönülecek :-(( gereksiz bazı insanlar görülecek :-(( ama bir bardak sıcak çay da içilebilecek :-P

Muhtemelen çok saçmaladım ama okuyup düzeltecek bile halim yok. Bu akşamlık bende bu kadar. Evimize hoşgeldik.