31 Mayıs 2010 Pazartesi

İdil'den pozlar II

Uykudan uyanmış kuzu

Balkon gülü

Alaba alaba diye aldırdım babama ilk arabamı

Şirinlik muskası

Aaaaaaaaa

Lüksemburg'ta çocuk parkı

Niye kızdık acaba?

Ben iterim arabamı, sen yorulma annecim


Annelerden babalara kıyak

Babalar günü için Nurturia'dan eğlenceli bir girişim. Eşiniz ve çocuğunuzun ''en baba'' fotoğrafıyla Nurturia'nın yarışmasına katılın, bir adet Nintendo Wii kazanma şansını yakalayın.

Hadi bakalım anneler iş başına. İsterseniz arşivlere dalın, isterseniz alın elinize fotoğraf makinasını yaratıcılığınızın sınırlarını aşın. Nintendo olsun olmasın babalara güzel birer hediye verelim.

Ayrıntılı bilgi ve yarışma koşulları için:
http://www.nurturia.com.tr/competition/page

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Kısa kısa haberler 2

Boşlanmış, ihmal edilmiş bloguma yazmayalı bir ay olmuş, yuh sana tembel anne.

Saat 23:06'yı gösterirken suçluluk duygusu kıvranmaları içinde kısa kısa olsa da not düşmeli, bu gidişe bir dur demeli.

Mayıs ayı bu diyarda tatil ayı. Bilimum dini bayramlar var ama neden kim göğe yükselmiş, kim ermiş bilemiyorum, katolik sevgili de bilmedikten sonra kim takar (kızımıza vereceğimiz (!) dini eğitimin ilk ipuçları).

13-14 mayıs, 24 mayıs tatil aradaki bir haftayı da alınca al sana 10 gün nefes molası. Attık Idili, annemi arabaya düştük güney fransa yollarına, hedefimiz 1150 km ötedeki sahil kasabası Antibes.

Gidişte ve dönüşte konaklayarak toplam 4 gün yolda geçti. Lyon ve Dijon'da kaldık birer gece. Antibes kasbası Nice ve Cannes'a komşu, Monte Carlo da pek uzak sayılmaz dedik, fırsattan istifade ziyaret ettik.

Cannes film festivalinde birilerini görür müyüz diye bakındık, ben özellikle Bradangelina çiftine İdil aracılığıyla olta atarız diye umut etmiştim ama bu sene gelmemişler galiba. Gelseydiler şimdi kızımın celebrity arkadaşları olacaktı. garanti:-D

Neticede gezdik, gördük, geldik (resimleri yüklemek lazım). idil acıyan ve patlayan dişlerine rağmen çok uyumluydu maşallah tu tu tu. umarım hep böyle gezmeyi seven cocuk olur.

Gezerken hep içimden benim ülkemin de doğası bu kadar güzel, niye biz bu fransızlar gibi bakamıyoruz, değerlendiremiyoruz diye kızdım. Off ve de poff....

İdil araba koltuğunda rahat etti. Geriye dönük değil yola dönük koltuktu, içime başta çok sinmese de, bize dönük seyahat ederken daha mutluydu. Belçika'da geriye dönük koltuk bulmak almak sorun olunca, biz de isofix'le yetindik ama neticede memnunuz.

Yolda arabaları, trafik lambalarını sayıkladı durdu. Yeşil yandı, ayse tatile cıktı gibi anahtar kelime oldu.

Papağan halleri tam gaz. Artık hem türkçe hem italyanca kelimeleri tekrar ediyor. Türkçe halen daha ağır bassa da, her kelimeyi iki dilde de anlıyor.

Bana bazen anne bazen mamma diyor, babamız hala baba daha papa'lığa terfi edemedi.
Anneanne ise anaais ya da nonna.

Söylediği kelimeleri yazmam lazım yoksa unutuyorum.

Tatilde önce 5 mayısta rutin kontrole gittik, aşı olduk (menenjikok) simdi sadece bir karma aşı kaldı yapılacakç Birde isteğe bağlı hepatit ve su çicegi. Doktor su çiceğine pek yanaşmıyori geçirse daha iyi olur diyor, bence de. hepatit aşısını yaptırmaya karar verdik.

Boyumuz tatilden önce 80 cm kilo ise 10 kiloyu geçmişti. Sanırım deniz havası iyi geldi uzamışız. Giderkne uzun gelen pijamalar tam oluyor. Nasıl da büyüyorlar.

Birde öpmeyi öğrendi, canı isterse konduruveriyor birer tane. Ama istemezse no no no diyor başını iki yana sallayarak.

Uyku gözümden akıyor (sabah altı gibi kalk borusunu çalıyor bu aralar İdil hanım), kısa kısa derken biraz uzun oldu galiba.

Uyumadan iki sayfa da Elif Şafak'ın Şehrin Aynaları'nı okumaya çalışmalı. Kitap sardı ama geceden geceye 2ser sayfadan nereye kadar???

Bonne Nuit