31 Aralık 2009 Perşembe

Idil Istanbul'dan bildiriyor

2009'un son gunu, biz Istanbul'da dayimlardayiz. Daha once Roma'da babaannemlerdeydik. Bir patirti gurultu bugunlerde sormayin arkadaslar. Bir suru yeni yuz, yeni ses, yeni yer, yeni koku... aklim karismadi degil ama cok cok heyecanliyim. Ama heyecanimin asil nedeni yurumeye baslamam. Artik pata kute de olsa tutunmadan kisa mesafeleri iki ayak uzerinde katedebiliyorum yuppppiiiii.

Baska neler yapiyorum? Bu aralar kitaplara takdim, sayfalari cevirmeye bayiliyorum. En sevdigim kitaplarim: yesil fare, biberonlu ayicik, bu kim, ne yapiyor ve noel baba. Noel baba kitabini ananem almisti. Noel babanin getirdigi hediyelerden en cok renkli topu seviyorum, sayfadan cikarip elime almak istiyorum ama olmuyor. Yesil fare sayfalar arasinda bir oraya bir buraya kosturuyor ben de onu yakalamaya calisiyorum. Bu yesil fare cok yaramaz, kakasini yapip kikiki guluyor. Annem bana nerede yesil farenin kakasi diye soruyor, ben gosterince pek bir mutlu oluyor sonra biz de fare gibi kikiki guluyoruz.

Enne, baba, mama, gusel, hadi gel diyorum. Birkac kere italyanca bir iki kelime soyledilm ama dah cok turkce takiliyorum. Annemi ve babami farkli dillerden idil onu bana ver dediklerinde anliyorum, genelde itaat ediyorum ama arada kafam atarsa duymamazliktan geliyorum.

Bu arada anlatilacak cok sey var, ananemin istanbula gidisi, ucak yolculuklarimiz, yolda gorduklerim, romadaki akrabalarim, babaannemin kopegi camilla ama simdi vaktim yok. Bugun uzun birgundu. Birazdan banyo yapip, uyumam gerek. Yarin yeni bir yil basliyor, yeni yila dinlenmis ve formda girmeli.

Herkese iyi seneler. 2010 da 2009 gibi cok yorucu bir yil olacak, ogrenecek cok seyimiz var. Hepimize kolay gelsin.

15 Aralık 2009 Salı

H1N1 korkusu


Domuz gribi aşı olalım mı, olmayalım mı? Bu soruyu son iki ayda hem aile hekimimize hem de pediatrımıza bin kere sordum. Aldığım cevap hiç değişmedi HAYIR gerek yok. Bu grip normal gripten daha tehlikeli değil. Geçiren çok kişi var, parasetamol ile bile iyileşiyor, paniğe gerek yok. Eczaneye sordum bebekler için tamiflu var mı diye. Cevap hazırlamamız gerekir ama doktor reçetesiyle verebiliriz. En sonunda pediarımıza sordum yine ateşlenirse grip olup olmadığını nasıl anlarım? Ne yapmalıyım diye? Idil'e tamiflu yazar misiniz diye? Cevap: perdolan fitil (paracetamol) ver iki saat içinde ateşi düşmezse, nurofen şurup ver 24 saat içinde 5 fıtil, 3 doz şurup verebilirsin dedi, bende ilacları yüklendim yola çıkıyorum haftaya. Umarim bizden uzak durur hastaliklar.

Ben bunların peşinde koşarken, bu grip paranoyasını aslında Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) ilaç firmalarıyla birlikte ortaya çıkardığı haberi çıktı. Bunun üzerine internette biraz arastirdim haberleri okudum. F. William Engdahl isimli freelance bir gazetecinin DSÖ ve çıkar çatışması konulu makalesinde yazdıkları bana oldukça mantıklı geldi. Uzun zamandır DSÖ'nün tarafsızlığı konusunda şüphelerim vardı. Üye ülkelerin yanı sıra ilaç şirketleri tarafında finanse edildiğini duymuştum ama bu derece danışıklı dövüş yapabileceklerine ihtimal vermiyordum. Ama işin içine hükümetler de girmiş olabilir, ne de olsa ekonomik kriz var, ilaç şirketlerini destekleyelim, eleman çıkarmasınlar ne olacak şunun şurası bir aşı millet yaptırır olur biter demişlerdir belki. Çok mu komplo teorisi koktu bu yazı ne:-p

Sonuç olarak aşı yaptırmama kararımın arkasında duruyorum. Türkiye'deki bu panik havası geçse çok daha mutlu olucam. Kafamı kurcalayan son bir soru: her yıl normal gripten ölenler gazetelerde yazılsasa çizilse aynı rakamlardan bahsediyor olacak miyiz?

Jingle bells, Jingle bells....





Geri sayım başladı. İdilkuşun ilk Noel'ine az kaldı. Bakalım Noel baba neler getirecek minik kuzuya?

13 yıldır Noel hayatımın bir parçası oldu. Aslında hiç garipsemedim ben Noel kutlamalarını, sadece önceden başlayan bir yeni yıl kutlaması gibi geldi hep. İstanbul gibi çok dinli ve modern bir şehirde büyümemin etkisi vardır bunda diyorum. Küçükken babamın rum ortodoks iş ortağı sayesinde paskalyada boyalı yumurtalar gelirdi evimize. Yılbaşında çam ağacı süslerdik, hediyeler verirdik birbirimize. O zamanlar İstanbul şimdiki alışveriş merkezlerine sahip değildi ve yılbaşı süslemeleri çok görülmezdi sokaklarda. Sonra ortaokul, lise çağlarımda yeni yıl kutlama partileri, hediye çekilişleri falan başlamıştı. Neticede Noel Baba ile tanışıklığımız eskilere dayanır. Tek fark beyaz sakallı, koca göbekli tonton dedenin bizim ülkeye tüm hıristiyan diyarlarını bitirdikten sonra 31 aralıkta gelmesi galiba.

Noel Hıristiyanlar için önemli bir bayram, İsa'nın dünyaya gelişini kutluyorlar. İnsanlar bu dönemde daha bir verici, daha bir düşünceli oluyorlar. Evsiz barksızları, öksüzleri, yetimleri hatırlıyorlar. Özellikle 24 aralık gecesi yapılan ayinde insanlarda bir coşku gözlemleniyor sanki herşeyden arınmış, yeniden doğmuş gibi oluyorlar bazıları. İşin bir de bir tüketim boyutu var ki evlere şenlik, hediye, yemek, dekorasyon, süsler, yolculuklar, kar ailecek kayak tatilleri diye ekonomilere gaz veriliyor, istatistikler yüz güldürüyor.

13 yıldır her Noel tatilini Roma'da kayın ve maun aileyle geçirdim. Bu yılda aynı geleneğe devam ama bir fark var, İdil artık aramızda. Geçen yıl anne karnında yerinde durmayan bücür şimdi ortaklıkta gezen, herşeye elleyen, kendince konuşan bir bebiş oldu. Önümüzdeki 3 hafta kendini neler beklediğinden habersiz yürümeye, kendince birseyler yapmaya çalışıyor yavrum.

Öte yandan anne ve baba kendilerini neyin beklediğini bildikleri için biraz daha endişeli yaşıyorlar bu tatil öncesi dönemi. Öncelikle valizlerin hazırlanması in hazırlık gerektiriyor, Listler yapılıyor mutlaka birşey unutucağımızı bile bile. Doktorlar aranıyor sürekli ya domız gribi olursak ne yapalım diye malum 3 hafta içinde 4 uçus, yapılacak: rotamız brüksel, roma, istanbul, roma, brüksel.
İlk uçuş akşam saat sekiz buçukta tam uyku saatimiz, inşallah uyur diyorum. Roma havalimanında valizleri bekleme süremize göre eve varmamız geceyarısı (iyi ihtimal) ya da sonrası. Diğer uçuşlar daha makul saatlerde dolayısoyla endişe sadece virütük boyuta kayıyor. Haftalardır uçakta koltuklarımızı nasıl dezenfekte ederim diye kafa yoruyorum, çok mu abarttım ne? Friends dizisindeki Monica ile hiç benzerliğim yoktur ama İdil'den sonra biraz pimpikli oldum sanki. Tabi bizim meraklı kuzu uçakta herşeye değmek, yerlerde emeklemek, sürünmek isteyecek bakalım nasıl idare edeceğiz.

Diğer bir endişe nedeni ananemizden ayrılacak olmamız. 10 günlük ayrılık sürecinde İdil annemi arayacaktır kesin ama bu onu davranışlarına nasıl yansıyacak? Annem İdil ile benden çok vakit geçiriyor. Beraber oynuyorlar, yemeğini, meyvesini ananesi yediriyor. Ben hafta sonunda yedirmeye calıştığımda annem kadar başarılı olamıyorum, Cool anne ayaklarında amaannn acıkırsa yer nasılsa kasmayalım kendimizi diyorum.

Umarım tatil süresince oturup iki satır yazmaya vaktim olur. Böylece taze taze kayda geçeriz.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Güvenli Oyuncaklar



Çocuğumuza aldığımız oyuncaklar sağlık açısından güvenli mi? O güzel renkli, cicili bicili oyuncakları soluyan, yalayan bebişlerimiz kansorejen maddelerle mi oynuyor? Nerden çıktı bu konu?

Bundan 3 hafta önce İdil için yere serilen puzzle şeklindeki oyun minderlerinden aldık. (Bkz foto) Özellikle yürümeye çalışırken parkede kayıp düşmesin istedik Birde renkler, şekiller gelişimi açısından önemli, özellikle bizimki gibi minimaliste yakın tarzda döşenmiş bir evde. Neyse neticede bu minderlerin bir kısmının zararlı kimyasallardan yapıldığını bliyordum. O nedenle araştırıp, soruşturup, kokusuz, toksik olmayan bir markanın ürününü aldım.

Geçen hafta Belçika Tüketici Koruma Kurumu'nun yayınladığı bir makale elime gecti bu minderler hakkında. Yapılan araştırmalar sonucunda bu kauçuk minderlerin (EVA-Ethylene Vinyle Acetate) zararlı kimyasal maddeler salgıladığı ve bebeklere solunum yolu ya da göz ve deri alerjisi şeklinde zarar verdiği belirtiliyor. Sözkonusu kimyasal maddeler amonyak, formamide, asetofenon, 2-fenil ve 2-propanol (kimyam iyiydi ama lisenin üzerinden çoook zaman geçti:-)) kimyager anneler daha iyi anlar bunların zararlarını) imiş. Ayrıca bu minder bu kimyasalları kullanmadan da üretilebiliyormuş.

Makalede Belçika'da satılan 9 marka incelenmiş ve sadece bir tanesi nisbeten zararsız bulunmuş. Bizim aldığımız Fransız markası listede yoktu. Bunun üzerine üretici firmaya e-posta atarak sorduk ürünlerinin kimyasal içeriğini ve yukarıda sıraladığım maddeleri içerip, içermediğini. gün sonra yanıt geldi. Ürünün kimyasal içeriğini açıklamamakla beraber, Fransa'da sözkonusu maddelerin kullanımın yasak olduğunu, dolayısıyla ürünlerinin bu maddeleri içermediğini söylediler. Yüzde yüz inanmamakla beraber bu marka hakkında çeşitli forumlardan okuduğum yorumlar olumlu. Ama yine de fransız kaynaklarını araştırmaya devam edeceğim.

Bu araştırmaları yaparken Avrupa Birliği müktesebatındaki oyuncak güvenliğiyle ilgili bilgilere ulaştım. Daha ayrıntılı okuyamadım ama o da yapılacak işler arasında. Okudukça paylaşırım. İsteyene de linkini verdim bu yazının başlığında.